Merhaba 7ty.club sex hikayeleri okuyucuları, derlediğimiz en büyük hikaye arşivini sizlerin beğenisine sunuyoruz.okuyup keyif almak ve sırılsıklam olmak işte tüm mesele bu.
Üniversiteden gelen yetkililer artık okuldan ayrılmış, bizim ekip sınıfta kalmıştık.
İlayda;
– Zeki sende güzel sıralama yakaladın teklif geldi mi?
Zeki kolunu melisanın omzuna attı,
– Hişt sarı, geldi ama geri çevirdim. Evlenecem kızım ben ne işim olur Melisasız yurt dışında benim. Burada da okuruz.
Melisa bu sözler karşısında mutlu olmuş gülüyordu.
Ferhat;
– Biz piçiz zaten adam yerine koymadılar.
Mete;
– Yüzümüze bakmadılar amına koyduklarım. Berkant nerede oğlum?
Zeki;
– Yurt dışında kanka o gitti.
Ben;
– Adama bak yattığı yerden her boku biliyor nerden duydun?
– Annemle onun annesi kankito değil mi oğlum. Konuşurlarken duydum telefonda.
Kaş göz işareti yapıyordu sonra konuşuruz demek istiyordu.
Mete;
– Hadi o zaman çıkalım kaldık burada.
Zeki;
– Kankiler, bir kumsala gidelim de içimiz ısınsın.
Ferhat;
– Hava gavur amı gibi zaten amına koyayım. Bizim yazlığa gidelim esiyor en azından orası.
– Esiyorsa olur hacı gülle. Efil efil essin şöyle oh.
İlayda;
– Siz takılın ben gelemeyeceğim.
Zeki;
– Nereye kız zilli? Gel işte özledim ben sizle takılmayı.
Ben;
– Aynen oyun bozanlık yapma hadi gidelim.
İlayda;
– Peki Zeki.
Zeki;
– Ooooowww siklemedi. Hişt kuzeyin oğlu şimdi senle kirve mi olacaz biz? Çifte düğün falan.
– Ne bileyim amına koyayım hadi kalkın lan.
Zeki’nin koluna girip kaldırdım. Bir kolunda ben, diğer kolunda Melisa yürüyorduk. Arkamızdan Ferhat ile Mete geliyordu. Arabaya bindik. Ferhat’ın yazlığına gidiyorduk. Melisa İlayda’nın arabasında. Biz erkekler Ferhat’ın arabasındaydık.
Zeki;
– Hacı gülleler kızlar var diye konuşamadım. Partiye Berkant ve anası gelecek. Hişt kuzeyin oğlu cennet hocayı merak ediyon mu lan?
– Banane ondan oğlum evli adam sayılırım ben artık.
– Hassiktir bende oğlum evlenmesek de her gün böyle partilere mi aksak?
– Saçmalama amk söz verdin kıza.
– Doğru neyse merak etmiyorsan cennet hoca ile de haberim vardı ama neyse.
– Adama bak amına koyayım ya. Oğlum dinleme cihazı falan mı taktın annene?
– Yok oğlum esma kapattı, cennet aradı. Tatilden dönmüşler. Şuan İzmir’de kocasıyla pompik yapıyordur.
– Dönmüş mü?
– He hacı gülle. Sevindiin, bak sevindiin amaa sen.
Ferhat;
– Kuzeyi bilmem de ben sevindim. Tadı damağımda kaldı orospunun.
Zeki;
– Orospu deme lan, kuzeyin ex aşkı o.
– Ne aşkı len.
– Kadın sana aşık oğlum bakışlarıyla yakıyor.
Yazlığa geldik. Arabadan inip bahçeye geçtik. Gerçekten çok güzel esiyordu. Oturduk. Ferhat ile Melisa içeriye gidip içki getirmeye gitti.
Ben;
– Ben bunu sevmiyorum amk dur ben kendim alırım içkimi.
Eve girmek için kalktım. Arkamdan İlayda ayaklandı;
İlayda;
– Buz yok. Bende buz getireyim.
Zeki;
– Kuzeyin oğlu getirir sen niye gidiyon?
Melisa zeki’nin koluna vurdu;
– Kız zilli ne vuruyon acıdı ama…
Ben içeriye geçtim içkilere bakıyordum. İlayda yanıma geldi.
İlayda;
– Kuzey!
– Efendim?
– Konuşalım mı biraz?
– Olur geç otur.
Koltuğa geçip oturduk.
– Kuzey ben sınavda bu şekilde sıralama yaparsam yurt dışına gidiyorum.
– Hadi ya sevindim umarım başarırsın.
– Teşekkür ederim. Ama gitmeden önce senden son bir şey istiyorum.
– Ne istiyorsun İlayda?
– Seninle olmayı.
Dudaklarıma yapışmıştı, kendimi geriye çekemiyordum, üzerime daha çok geliyor, dudaklarımı emiyordu. Omzundan tutup çektim;
– İlayda dur ne yapıyorsun çocuklar dışarıda. Hem olmaz yapamam, yani yaparım aslında ama olmaz yanlış. Sen bakiresin daha.
– Yurt dışında zaten kaybedeceğim.
– E uygun zaman? Mekan.
– O sen evlenmeden önceydi hadi yapacak mısın yapmayacak mısın?
Gözlerime bakıyordu. İlayda’dan bunu hiç beklemiyordum. Başta şaşırdım ama o taze bakire amını sikmeden de bırakmak istemiyordum tabi ki. Ayağa kalktım elinden tutup kaldırdım onu da. Kucağıma altım. Öpüşmeye başlamıştık, kucağımda üst kata doğru çıkmaya başladık. Yatak odasına, en son yengemi siktiğim odaya, yatağa İlayda’yı attım. Soyundum, İlayda üzerindeki formasını çıkarttı, altında ki eteği çıkartıyordu. Elini tuttum. Yatırdım, eteğini sıyırıp külotunu çıkarttım. Eteği üzerindeyken, bacaklarını ayırıp o mis kokulu taze amını yalamaya başladım. Çok tazeydi, yalamaya doyamıyordum. Bacaklarını kapatıp ayağa kalktı. Pantolonumu çıkartıp sikimi eline aldı, dondurma gibi yalıyor, ısırmıyordu artık. Dişlerini sürtmeden ama hala acemice yavaş, yalıyordu sikimi. Ağzını açmasını, sabit durmasını söyledim. Saçlarından tutup o küçük ağzında git gel yapıyordum. Diliyle destek oluyor, dondurma gibi yalıyordu.
Yatağa uzandı. Yanına uzanıp sikimi amına hizaladım. Götüyle destek olup, amına sikimi sürtüyordu. Sikimi yavaş, yavaş amına sokmaya başladım. Çok dardı girmiyordu, ilayda dişlerini sıkıyor, elleriyle kolumu sıkıyordu. Ben iyice yüklenip amını açtım, içine girmiştim hafif git geller yapmaya başladım. İlayda çok zevk alıyor, kollarımı sıkıyor, canı acıyordu. Bu şekilde alışana kadar siktim. Artık iyice zevk almaya başladı; “çok güzel bir şey bu kuzey devam et durma” diyordu belinden tutup kaldırdım, domaltmıştım İlayda’yı. Köpek gibi sikiyor, amına daha hızlı girip çıkıyordum. Sikimde ve onun amından seyrek bir şekilde kan süzülüyordu, gerçekten bakireydi. Amını o şekilde görmek istemedim. Banyoya soktum İlayda’yı ve temizlendik. Banyoda kucağıma alıp yatağa geri taşıdım. Tekrar domalttım ve birden soktum amına sikimi. Gözleri yuvasından fırladı, çığlık attı. Dışarıdan Zeki’nin sesi geliyordu;
– Hoooy tavuk mu boğazlıyon kuzeyin oğlu yavvaaaşş!
Yatak odasının penceresi açıktı, ve o pencere bahçeye bakıyordu. Ama umurumuz da değildi. Kimseye aldırış etmeden İlayda’yı sikiyor, onu inletiyordum. Boşalacaktım artık. Çok zevk veriyordu o dar amı bana. Sikimi içinden çıkartmak istediğimde iyice götünü bana dayadı ve elimi tutarak; “içime boşalmanı istiyorum, hissetmek istiyorum seni” dedi. Ben belinden kendime iyice yapıştırıp, tüm döllerimi içine akıttım. Yanına kıvrılmıştım, terlemiş, yorulmuştum.
İlayda;
– Teşekkür ederim. Eminim kimse senin kadar güzel sikemezdi beni.
Dudaklarından öptüm, yataktan giyinmek için kalktım. Oda kalkıp giyindi. Aşağıya inip içkimi aldım, İlayda’da buz kovasını eline aldı. Bahçeye çıktık yürüyorduk Zeki bağırıyordu;
– Oh oh, o buzlar erimedi mi kız zilli
– Yok Zekicim erimedi
– Yok onu demiyorum, senin buzları diyorum. Ne inledin kızım be! Benim ki kalktı burada!
Melisa Zeki’nin koluna vuruyordu.
Zeki;
– Hişt kız zilli canım çekti, bizde mi çıksak bir yukarıya.
– Zeki saçmalama dikişlerin mi açılsın.
– Açılsın hava aldırmış oluruz organlara.
Yerimize geçip oturduk. Ferhat ile Mete şaşkın gözlerle bize bakıyordu. Mete bana yaklaştı;
– Oğlum ne yaptın amk?
– Napayım amk kendi istedi.
– Vay anasını sikeyim ya!
Ferhat;
– Şeytan tüyü var bu çocukta.
Zeki;
– Hişt hacı gülle, şeytansııııınn!
İçkilerimizi içtik, artık evlere gidecektik. İlayda ile Melisa arabaya binip gitti. Zeki ben ve Ferhat da bindik gidiyorduk yolda. Telefonum çaldı Özge arıyordu;
– Aşkım neredesin?
– Aşkım?
– Yanlış bir şey mi söyledim?
– Yok alışık değilim bunu senden duymaya da ondan.
– Bundan sonra böyle aşkım. Neredesin?
– Yoldayız geliyoruz.
– Tamam canım aç mısın? Eniştem balkonda mangal yapıyor.
– Mangal mı?
Zeki;
– Adam kaçak et kesti, mangal diyor ya.
Zekinin ağzını kapattım elimle.
– Tamam açım yeriz tabi. Görüşürüz aşkım.
– Görüşürüz aşkım.
Zeki’ye döndüm;
– Oğlum ne yapıyon amına koyayım, daha evlenmeden yuvamı yıkacan lan!
– Ne dedim amına koyayım. Ete doydun yalan mı? Kaçak et kesmedin mi?
– Lan oğlum kestiysem bunu Özge’nin bilmesine ne gerek var?
– İyi be şeytan seni.
– Beyler açsanız mangal var evde gelin yiyelim öyle gidersiniz?
Ferhat;
– Sağol kanka diyetteyim göbek çıktı sporu bıraktık diye amına koyayım.
Mete;
– Al benden de o kadar
Zeki;
– Ben gelemem çok önemli işlerim var evde kankiler.
– Ne işi bu?
– Sıçacam.
– Bu mu önemli iş?
– Evet. Ne oldu ki?
– Oğlum bizde de sıçabilirsin.
– Yok. Ben bizim evden başka yerde sıçamıyorum hacı gülle. En son komşuluğa gitmiştik. Ben orda patır, putur, çatır, çutur bir sıçtım. Ama bak nasıl sıçıyorum artık ne yedirdilerse bana. At mı, yılan mı yedirdiler. Bir koku, bir koku. Ben tuvalette sıçıyorum. Evdekiler bahçeye kaçmış kokudan. Evden çıkmadı koku.
Ferhat;
– Kusacam şimdi amına koyayım bu kadar detaya girmen gerekli miydi Zeki?
– Napayım? Adamın evini mi kokutayım şimdi durduk yere? Bilsin işte.
Ben;
– Anladım Zeki peki ev kokmuyor mu?
– Bilmem ben tuvalete girince evdekiler dışarıya çıkıyor zaten.
– Ha patır kütür devam yani.
– Napacan kanka götümü mü tıkayayım osurmamak için.
– Anladım kanka.
Mete;
– Abi geldik in kurtar kendini.
– Aynen kaçtım ben.
Zeki camdan kafasını çıkarttı, balkonda babama el sallıyordu. Babam gel diye el işareti yapıyor. Zeki de “yok eve gidip sıçacam” diye el işareti yapıyordu. Artık siz canlandırın gözünüzde 😀
Evin kapısına gelmiştim. Anahtarı deliğe sokarken Özge açtı kapıyı. Gözlerime inanamıyordum. Çok güzel giyinmiş, süslenmişti.
– Oha amına koyayım?
– Yavaş lan!
– Bu güzellik ne?
– Çok mu güzel olmuşum?
– Çok az kalır yanında. Dön bakayım şöyle. Öf yavrum benim ya mükemmelsin.
– Teşekkürler aşkım. Hadi geç içeri.
– Bence direk senin odana geçelim.
– Yok o gece. Şimdi olmaz.
– Of amk of.
– Oflama. Ver ceketini.
Ceketimi verdim. Elimi beline atıp çektim kendime. Yanaklarından öptüm.
Annem;
– Kuaföre gittik, alışveriş yaptık nasıl olmuş?
– Süper olmuş anne.
– E insan kendi güzel olunca.
– Aynen.
Babam balkondan sesleniyordu;
– Gelin hadi pişti etler.
Balkona çıkıp masaya oturduk. Özge yanıma oturdu. Babam etleri getirmişti. Hemen uzanıp bir tane almak istedim ama parmağımı yaktım. Yengem parmağımı tutup öpüyor, çok mu acıdı diye soruyordu. Yüzüne bakıp gülümsedim. Yemeğimizi yedik, masayı topluyorlardı. Babamla ellerimizi yıkadık, üzerimi değiştirdim. Balkona çıktığımda, rakı masası kurulmuş, mezeleri getiriyordu yengem.
Ben;
– Alla alla bir şey mi kutluyoruz?
Babam;
– E oğlum sizin düğüne az kaldı. Kutlayalım tabi artık.
– Haklısın bana kutlayalım.
Bir anahtar çıkarttı cebinden masaya koydu.
– Bu anahtar ne baba?
– Sana fikrini sormaya fırsatımız olmadı, yengen çok beğendi bende aldım.
– Ne aldın?
– Ev ulan ev. Bizimle mi yaşayacanız yeni evliler.
– Hadi be. Nereden aldın?
– Bizim 3 bina ötemizde ki evi.
– He yakınmışız.
– Ne o uzak mı olmak istiyordun?
– Yok baba ondan değil ya.
– Çocuklar gelir gider bize. Ayrılmasınlar birbirlerinden istedik.
– İyi düşünmüşsünüz baba. Sorun yok çok sevindim. Bende seviyorum bu mahalleyi, denizi. Güzel olmuş. Teşekkür ederiz.
– Eşek sıpası seni, yarın bir bak eve. Her ne eksiği varsa not al. Mimar sokacam daha o eve. Özge birkaç şey istedi, onlar yapılacak.
– Olur bakarım baba.
– İlayda ne oldu paşam?
– Konuştuk baba sorun yok. Hallettik yani.
– Peki bakalım sevindim. Hadi şerefe.
Rakımızı içiyorduk.
– Baba dayım ne oldu?
– Gitti.
– Nereye?
– Almanyaya. Gitti artık.
– İyi bari.
– Ha söylemeyi unuttum.
– Neyi baba?
– Özgeyi ehliyete yazdırdık. Bir araba da ona alacaz.
– Harbi mi çok iyi alalım tabi.
Bugün de böyle geçti, hava kararmış akşam olmuş, bahçede oturuyordum. Özge geldi yanıma;
– Anlattı sanırım baban sana.
Kolundan tutup kucağıma oturdum. Salıncakta sallanıyorduk.
– Anlattı aşkım. Sevindim yakınız.
– Bende. Ev çok güzel kuzey.
– Artık boy boy çocuk yapar, yaşarız.
– İnşallah
Boynuma sarılıyor, öpüşüyorduk. İlayda mesaj atmıştı;
– “Kuzey bugün olanları unutamıyorum lütfen gidene kadar tekrarlayalım”
Göz ucuyla mesajı okuyup telefonu cebime geri koydum. Özge ile sarmaş dolaş oturuyorduk salıncakta.
Özge;
– Hadi çıkalım odamıza.
– Çıkalım canım…
Elinden tutup eve girdik, onun odasına gidip kapıyı kapattık. Boynuma sarılıp, dudaklarımı emiyordu. Kalçalarından tutup kaldırdım. Duvara dayayıp sevişiyordum Özge ile. Yere çömelip sikimi çıkarttı, ağzına almış yalıyordu. Özge gerçekten bu işi biliyordu. Sikimi iyice yaladıktan sonra kafamı tutup beni çömeltti, amını yalatıyordu. Parmaklarımı amına sokup çıkartıyor, iştahla yalıyordum. Tertemiz amı vardı, hiç kılı yoktu. Ben yaladıkça zevk suları ağzımı dolduruyordu. Ama bir şey fark ettim özge sert sikilmekten hoşlanıyordu öyle ya, inlerken şunları söylüyordu;
– Yala amımı, iç sularını, başkası da yalasın mı amımı? İçsin mi sularımı?
O böyle konuştukça sinirleniyor, amını daha sert parmaklıyor, amını ısırıyordum. Çok hoşuna gidiyordu. Saçından tutup yatağa attım Özge’yi. Gülüyor, bacaklarını ayırıp, amını çıkartmış ortaya amını tokatlıyordu.
– Sik hadi taze amcığı, yengendim karın yaptın. Orospun yap, sik durmadan.
Bu tarz konuşuyordu. Beklemediğim cümlelerdi bunlar Özgeden. Yanına gittim bacaklarını ayırdım.
– Sadece benim orospum olacaksın ama? Başkası yok.
– Sen başka yarrak ye desen ben yemem. Senin orospunum ben. Hadi sik orospunu.
Domalmış, kalçalarını elleriyle ayırmıştı;
– Götüm doymadı sikine, götümden sik beni.
Ağzımı göt deliğine dayadım, dilimi götüne sokup çıkartıyor, göt deliği açılıp, kapanıyordu. Sikimi göt deliğine sokup git gel yapmaya başladım. Sesli bir şekilde inliyor, evdekileri umursamıyordu. Ağzını elimle kapatıyordum, ısırıyordu elimi.
– Çok güzel sikiyorsun, devam et. Sok hepsini hissetmek istiyorum.
Bu sözler beni daha çok tahrik ediyor, daha sert sikiyordum. Özge esk**en bu kadar ateşli değildi, sanırım artık seksin tadına gerçek anlamda varmış, seksin ne olduğunu anlamıştı. Bir kadın nasıl sikilirse değil. Ateşli bir kadın nasıl sikilirse öyle siktim Özgeyi. Götüne tokarlar atarak, azgınlığını daha çok arttırarak, orgazmın doruklarını yaşatarak. Amını sikerken bacakları titriyor, ağzını kapattığım halde çığlık atıyordu. Bir an korktum babam yada annem bir şey oldu diye gelecekler diye. Tüm döllerimi istediği şekilde amına boşalmıştım. Amından döllerim akıyor, eliyle amına geri sokuyor, parmaklarıyla geri itiyordu. Ayağa kalkıp, üstüme çıktı. Sikime doğru eğildi ve kalan dölleri de ağzıyla sildi, süpürdü. Dudaklarında döllerim vardı. Memelerini emiyordum. Amını parmaklamaya devam ediyordu. Duşa girdik.
Tüm dölleri amından akıverdi, suyla birlikte temizledik, sikimi avuçlayıp bacağının tekini kaldırdı. Sikimi sıvazlayıp amına soktu tekrar. Duvara yasladım ve suyun içinde sikmeye devam ettim. Bacağı ağrıyınca domaldı, götüne sokmamı istedi. Sikimi amından çıkartıp götüne soktum. Amını parmaklıyordu. Götünden sikilirken, amını parmaklamayı seviyordu. Çok sert bir şekilde sikerken; “geliyorum” dedim. Hemen çömeldi, sikimi ağzına aldı. Bir taraftan sıvazlıyor, ve sikimi somurarak emiyordu. Sıcak döllerimi ağzının içine akıttım. Eline döllerimi tükürdü ve amına sürdü. Sikimi iyice yaladı suyun altında.
Yıkanıp, durulandık. Balkona çıktık birlikte. Ben sigaramı yaktım. O mutfağa gitti bira getirmek için. O ara İlayda mesaj atmış telefonuma bakınca fark ettim. Amını parmaklarken resmini çekmiş ve şunu yazmış;
– Uyumadıysan gelir misin? Sikinin tadı damağımda kaldı. Sikmeni istiyorum.
Mesajı atalı 2 saat olmuş, zaten bir yere de gidemezdim. Özge geldi elinde biralar ile. Ve konuşmaya başladı;
– Kuzey!
– Efendim aşkım…
– Ne istiyorum biliyor musun?
– Ne istiyorsun?
– Bir an önce kendi evimize çıkıp rahat rahat inlemek. Çok zevk alıyorum sen beni sikerken ama bunu dışarıya vuramıyorum evdekiler yüzünden.
– Evimize gidince rahat rahat inlersin az kaldı.
– Sabırsızlıkla o günü bekliyorum.
O gün sarılıp uyumuştuk, güzel bir hafta sonuna uyandım. Saat sabah 11.00’dı. Özge kahvaltıya çağırıyordu. Telefonuma baktığımda İlayda yine çıplak fotoğrafını atmıştı. Sinirlendim, kapımı kilitledim ve aradım…
– Sen ne yapıyorsun amına koyayım ya?
– Seni istiyorum Kuzey!
– İsteme amına koyayım.
– O ne demek şimdi?
– Anlamıyor musun kızım? Ben evleneceğim ve bunu bozmanı istemiyorum rica edeceğim böyle mesajlar atma yoksa kendinden soğutacaksın beni…
– Öyle mi oldu kuzey?
– Lan ne olacaktı? Kendin istedin yarrağımı yemeyi!
Suratıma telefonu kapattı. “ amına koyduğumun orospusu” diyerek odanın kilidini açtım. Özge karşımdaydı;
– Ne oldu aşkım ne bu sinir?
– Ha önemli değil bir tanem ferhat’a sinirlendim.
– Ferhat? E aşağıda seni bekliyor.
– Tamam işte erken gelmişler. Ben müstakbel karımla ilgilenecektim bugün dedim.
– Yerim seni, olsun gez arkadaşlarınla, yakında daha çok özleyeceksin onları.
Boynuma sarılıp öpüyordu.
– Hadi kahvaltı hazır, arkadaşların bahçede bekliyor, toklarmış oturmadılar.
– Zeki?
– Oda yanlarında.
Özge’nin beline sarıldım merdivenlerden iniyorduk, dışarıdan Zeki bağırıyordu;
– Ohoo hadi be hacı gülle, beşik mi salladın gece boyunca, hişt bana bak çocuğun var da bizden mi saklıyon.
Ferhat;
– Zeki sus sabah sabah amına koyayım.
– Ne var oğlum yapar bu…
Bahçeye yanlarına çıktım;
– Geldim amına koyduğum ne bağırıyon.
– Ooo panka günaydın. Kahvaltını et akacaz bugün.
– Akalım da sen nasıl oldun?
– Çok iyiyim hacı gülle, ciğer iyi geldi. Acıyor biraz o kadar.
– Tamam geliyorum hemen.
Hızlıca kahvaltımı yaptım. Dışarıya çıkıp Mete’nin arabasına bindik.
Ben;
– Beyler İlayda ile başım belada amına koyayım.
Mete;
– Ne oldu la?
– Ne olsun oğlum. Kızı siktik bağımlısı oldu yarrağın. Çıplak resimlerini atıp duruyor.
Zeki elimden telefonu kaptı;
Zeki;
– Vallaha mı diyon lan hacı gülle, amına koyayım şifre koymuş aç da bakak. Hep merak etmişimdir onun cicişlerini.
– Ciciş yok Zeki, amını parmaklarken atmış birde.
– Vay amına koyayım. Kız azgın çıktı!
– Hem de ne azgın.
Ferhat;
– Özge görmedi değil mi?
– Görse yüzü gülermiydi amına koyayım?
– Doğru.
Zeki;
– Hişt hacı gülle, aç hadi şunun şifreyi de bakak be.
– Saçmalama amk ver şu telefonu.
– Ne kıymetli amın varmış, annen sana hiç göster ama elletme demedi mi?
– Ulan am benim mi git İlayda’dan iste. Zaten azgın verme ihtimali yüksek.
– Olmaz, ya da olur. Dur ben Melisaya söyleyim de grup yapak üçlü ha hacı gülle?
– Yap Zeki yap.
Zeki telefonunu çıkarttı Melisayı arıyordu. Ferhat elinden aldı;
– Şekerim senin devreler yandı yine saçmalama amına koyayım. Evlenmeden ayrılacaksınız.
– Noldu ki? Niye ayrılak oğlum? Melisa daha bana dedi, Kuzey ile İlayda, benle Melisa dörtlü yapacaktık. İlayda onun için verdi Kuzeye.
Ben;
– Ne? Ne dedin sen?
– Hassikome, ben bunu söylemeyecektim. Amcık gibi ağzım var tutamadım yine.
– Dur amına koyayım bir dakika. Melisa sana grup mu yapalım dedi.
– He hacı gülle, Kuzeyi çağır bir gün. Bende İlayda’yı çağırcam dedi, bol bol içecez kafalar zoom. Sen ilayda’yı sikerken Bende Kuzeyle yatarım dedi.
– Sen ne dedin?
– Önce güldüm, sonra bir daha güldüm. Sonra İlayda’nın cicişler gözümün önüne geldi. Olur dedim.
– Ulan kanka diyoruz adam arkamızdan iş çeviriyor.
– Ne var amına koyayım? Karım olacak kızı altına veriyorum. İş mi çevirmek oluyor bu?
Mete;
– Zeki?
– Efendim panka.
– Gavat mısın kardeş? Gavat taklidi mi yapıyorsun?
– Godoşluk daha seksi Gavat kelimesini sevmiyorum. Hem koca koca dayılar karılarını siktiriyordu, ne var bir kerede biz denesek.
Ben;
– Zeki sus amına koyayım. Beyler bir planım var.
Ferhat;
– Benim düşündüğü mü düşünüyorsun?
– Aynen.
Mete;
– Yok artık ciddi misiniz?
Ferhat ile Ben aynı anda söyledik;
– Aynen moruk.
Zeki;
– Bak yine anlamıyorum. Ne oluyor lan? Neyi düşündünüz? Hep böyle kapalı kutusunuz anlamıyorum amına koyayım. İçinizi mi okuyacam? Müneccim yarrağımı yaladım? Nerden bileyim ben ne düşdünüz. Hişt hacı gülle benim düşündüğü mü düşünüyorsun?
Ferhat;
– Ne düşünüyorsun sen şekerim?
– Vantilatöre parmağımı sokmak.
– O parmak götüne girsin Zeki.
– Bende de ne göt varmış arkadaş, gören hep bir sikme derdin de, hep bir fantezi kurmalar.
Ben;
– Eee ne diyorsunuz? Okey mi?
Ferhat ile Mete bakıştı;
– Tabii ki okey amına koyayım.
Zeki;
– Bak Melisa varsa işin içinde bozuşuruz.
Ben;
– Zeki?
– Efendim hacı gülle?
– Karşında melisayı siksem ne yaparsın?
– İlayda’yı ben sikeceksem sorun yok.
– Amına bile koy.
– O zaman bak bir tadına nasılsa evlenince bol bol bakacam amına koyayım.
23. BÖLÜM SONU…
DEVAM EDECEK…
LÜTFEN DEĞERLİ YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİNİZ!…
…………………………………………………………………………..
Seni Kendime Sakladımmmm!
Çizgisini bozmayan yazarınız is back! heloafika temihayuduin?
Yazmaya ara vermeye neden olabilecek muhtemel pek çok şey olunca; bazen hepsi artarda diziliyor ve zamanla akıldan da çıkıyor sanırım.. Öyle bir dönemdi tatilli fuarlı felan ve neyse ki bitti (guess so)…
En son neredeydik? Hah, üst kattaki deli karının fantezilerine kurban olan alt kattaki (bro-mance deniyor sanırım; böyle daha az yasak).. numara koydum bu arada daha kolay kronoloji olsun şeyiyle…
Bu anlattığım şeyler (neyler? diyenler bi zahmet bulsun okusun) okulların yeni açıldığı dönemlerde olmaya başlamıştı ve havalar yavaştan soğuyunca öyle çok fazla dışarıda kalma imkanı kalmadı… Normalde okul tam gün olduğu için zaten gündüz gözüyle bişey yapacak zamanımız zaten yoktu ama o yıl okulun iki binasından biri iki yıl sürecek bir tür tadilat inşaatına girdiği için ÖSS’ye hazırlanan son sınıflar ve lise 2 grubu başka okula misafirliğe gittiler; kalanlar kendi seçimlerine göre ikili öğretime geçti. Abim dahil çoğu lise sınıfı ve benim gibi ısrarla sabah gitmek isteyen orta gruptan öğrenciler sabahçıydık, mahalledekiler de ikiye bölünmüştü, Okan lise-2 olduğundan başka okulun binasına tam gün gitmişti ve ortalarda yoktu; ortalarda olmayınca fantezilerimden de neredeyse çıkmıştı.. Onun boşluğunu Ali ve kuzenim Candan dolduruyordu…
Her öğlen okuldan çıkıp annemin dersanesinde yemeğimizi yiyor ve ben gününe göre 1-2 saatlik özel ders mecburiyetine katlanıyor; Ali de başında annem dikilirken ödevlerini yapıyordu. Sonra da mahalleye gidiyorduk ikimiz… Hem havalar soğuk hem de ahali ikiye bölündüğünden bizim sokak çok tenha oluyordu; ben genelde evde ödev yapıyordum; Ali de atari vs takılıyordu… Daha doğrusu bana öyle yapıyor izlenimi veriyordu ama atarinin müziği uzun süre değişmeyince Ali de aynı bölümde o kadar takılacak kadar salak olmadığından stoklarından çıkardığı porno dergiler eşliğinde 31 çektiğini anlıyordum… Bir defasında her nasılsa anahtar deliğine birşey asmadığı için dikizleme şansım da olmuştu.. Gerçekten o hatırladığım eski Ali pipisi değildi, gayet boy atmıştı 🙂 ama çok da net görememiştim…
Bir gün Ali sabah babamla şimdi hatırlamadığım pasaport mu ne öyle bir iş için bir yere gidecekti, okula gelmedi; ben de okuldan sonra dersanede alelacele birşeyler yiyip hemen eve koşturdum. En az 2 saat erkenciydim ve adım gibi biliyordum ki yeterince sessiz olabilirsem Ali’yi birşeyler yaparken basacaktım… dınını-nııımmmm!!!
Eve geldim, merdivenleri çıktım… kapıya geldiğimde br baktım ki kapıda annemin olamayacak bir kız ayakabısı var ve o ayakkabı benim de değil…
Hah! dedim; şimdi siktim belanı Ali… Anahtarı çoook yavaş deliğe soktum, kapıyı kendime çekip boşluğunu aldım; şrrak diye açıldı, beklediğim kadar sessiz olmadı ama bir şekilde içeri sızdım…. girişten L şeklinde salonun yemek yediğimiz kısmı görünüyor, orada kimse yok… TV açık değil ama o zamanın modası öküz müzik setinde slow bir şarkı çalıyor… parmak uçlarıma basarak arka odaya doğru koridora yöneldim… Odanın kapısı açık çaktırmadan hafifçe eğilip annemlerin odanın girişini kendime siper edip ranzanın alt katına, Ali’nin yatağa doğru uzandığımda, bir de ne göreyim???
Hiçbirşey görmedim… Sabah kalkmış pijamalarını atmış yatağa öylece duruyor yatak boş… Neyi kaçırıyorum ya? yoksa evde yok mu? falan oldum ama yine ses çıkartmadan girişe döndüm… tam evde kimsenin olmadığına, Ali’nin hızlıca eve gelip müziği kapatmadan Candan’lara falan gittiğine, ayakkabının da orta yaş krizindeki annemin “ben daha gencim ya la!” alışverişlerinden biri olduğuna inanıp sesli soluk verecektim ki; L salonun sonundan girişe ve mutfak kapısının yanına açılan ama bizde önünde kanepe ve devasa bir saksı olduğu için kapalı duran kapının buzlu camından bir hareket gördüm ve aynı anda salondan da bir hatun kikirdemesi duydum (back to sherlock mode tabi)…
Kısa bir düşünce fırtınasıyla, en doğru lokasyonun mutfakla salon arasındaki servis camı olacağına karar verdim ama kimi göreceğime de çok emin değilim; gidip oradan bakacağım ama Ali salağına konduramıyorum tam, içimden “lan yoksa babam eve karı mı attı” sorusu da geçmiyor değil.. öyle birşeyi görmeye dayanamam… Neyse, merak korkuyu yendi (zaten hep meraktan bunlar) ve mutfağın lambasını açmadan içeri girdim, servis camına geldiğimde yine buzlu camdan arkada bir hareket olduğu ve bunun bir çift olduğu belli oluyordu… nefesimi tutarak servis camını rayı üzerinde kaydırdım, yavaş yapınca tahtadan iğrenç bir ses çıkıyordu bunu bildiğimden tek harekette kararlı şekilde sonuna kadar ittim (artık ne olacaksa olsundu sayın seyirciler).. Hemen hiç ses çıkartmadan yay gibi kaydı ve ummadığım manzara karşımda….:
Ali… üçlü kanepede… çıplak… yani tam değil de altı çıplak…. Üstünde Sevinç… O da çıplak… Ali’nin sadece tişörtü, Sevinç’in de sadece külotu var… Ali “hadi yaa!” diye yalvarma modunda, bir eli külotun kenarına takılmış aşağı çekiştiriyor.. .Sevinç ise üstüne eğilmiş, memelerini Ali’nin ağzına vermiş ve Ali’nin sikine sürtünerek bir taraftan külot için defans yapıyor… Arada sevinçin bacak arasından Ali’ninkini görüyorum, bir görünüp bir kayboluyor, mor renk başı falan var yani böyle gerçekten kocaman… Sevinç kukusunu küçük Ali’ye (aslında hiç de küçük değil yani) yaslamış, ileri geri kendini fırçalıyor… arada zevk alıp tedbiri bırakınca Ali külotu biraz daha indirmeye çalışıyor ama o pozisyonda Sevinç istemeden o külot yırtmadıkça çıkmaz, Ali de bunu bilmiyor (salak ali, acemi ali)…
İlk baştaki şoku atlatınca ıslandığımı fark ediyorum… 3 aydır kafamda canlandırdığım Ali şimdi karşımda ve gerçekten erkek siki konusundaki bütün bilgimden fazlasını karşımda görüyorum… elim önce eteğimin sonra külotumun altına giriyor… kendime dokunmaya başlıyorum farkında bile olmadan… Sevinç karısının da benden 1 tık fazla memeleri var, Ali’ye eğildiği zaman Ali’ninkini göremiyorum önüm kapanıyor…
Ali biraz daha ısrar ediyor; ben biraz daha bastırıyorum kendimi kendime… Sevinç ospusu biraz daha defans yapıyor… herkes halinden memnun ama sanki Okan’la neler yaptığını bildiğim Sevinç karısının Ali’ye bu kadar direnmesi canımı sıkıyor… Bir an evvel hayatımdaki ilk canlı pompayı görmek istiyorum bu kadar yaklaşmış ve ıslanmışken… Ali de terbiyeli çocuk; dönüp “kızım seni kömürlükte çatır çatır sikmişler o zaman problem yok da şimdi deri kanepede mi namuslu oluyorsun” demiyor, kızın sırrını bilmezden gelip aslında annesinin sırrını saklıyor zavallım… Gitgide daha yalvarır şekilde konuşan Ali, kızın değilse de benim sinirimi bozmaya başlıyor.. Artık gelmek istiyorum ama kız bu şekilde devam ettikçe ve Ali de hadi hadi diye kedi gibi miyavladıkça olaydan kopuyorum resmen…
O sırada Sevinç ayaklarını bitiştirip Ali’nin üzerine tam uzanıyor ve sikini de külotun altından bacaklarına sıkıştırıyor, benim kocaman Ali görüntüm de kayboluyor ve resmen kuruyorum.. Olay benim için tuttuğu takımın uzatmalardaki golünü basketini bekleyen bir taraftar moduna dönüyor… Bu sırada Ali’den yine bir “hadiiii…” sesi, hemen arkasından da Sevinç kaltağından “haaayyııır, olmaaaazzz” duyuluyor. Cinnet böyle bir şey herhalde..
“LAN KALTAK! BENİM ABİM SANA MI KALDI, BURAYA KADAR BİRŞEY YAPMAMAK İÇİN Mİ GELDİN SANKİ NE YALVARTIYOSUN…!!!…”
…Kendime geldiğim o kısa an, bu sözleri içimden bağırmış olmayı umdum çaresizlikle; ama gözümün önündeki hızlı toparlanma hali durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyordu… Sevinç dünya rekoru süresinde pantolonunu ve kazağını giyiyor; Ali sesin ben olduğumun farkında ama nerede olduğumu uzunca bir süre anlayamadan aptal aptal etrafa bakıyor… neden sonra annemlerin sorgusunu dikizlediğimiz servis penceresini akıl ettiğinde yüz yüze geliyoruz…
Sevinç hızla L salonun içinden dolanıp mutfak kapısının karşısındaki sokak kapısında bitiyor, ister istemez olduğumu bildiği mutfağa bakıyor, gözgöze geliyoruz… Söylediklerimden utanıyorum, bunun yanında bişey söylediğim için ayrıca utanıyorum… Ama Ali’mi de yedirmem yani; zeytinyağı gibi üste çıkıyorum, kız kapıya hamle yaptığında arkasından: ”Salak! Sanki yapmadığın şey!” diye daha da üsteliyorum… Ali bana bağırıyor salondan “Ya Burcu! Siktirgit odanaaa!!!”… Gidiyorum ama kimseye siktirmeden…
Ranzama tırmanmak yerine Ali’nin yatağa atıyorum kendimi… duvara dayanıp beklemeye başlıyorum… Muhtemelen az sonra gelip kafamı koparacak; milli olmasına şu kadarcık kalmışken görümcelik taslayan kardeşini öldüren ilk erkek (erkek mi, çocuk ulan o daha) olacak… Belki o hırsla öldürmeden önce yatırıp beni sikecek hatta… bunları düşünüyorum ama bir taraftan da hâlâ kızgınım ospu Sevinç’e.. kendi kendime söyleniyorum, bir kere verdiysen artık vereceksin ya kaltak! (allam ne salak düşünceler şimdi dönüp bakınca)…
Tabi çok uzun sürmüyor, Ali 1 bilemedin 1.5 dk içinde dalıyor odaya kıpkırmızı bi suratla…kapıdan girer girmez beni görüyor ve üzerime (yatağına) doğru koşup atlıyor… Tamam; demek ki saçlarımdan tutup duvara vura vura öldürecek diye düşünürken bir kahkaha patlıyor ağzından… Kızım n’aptın amk ya ben kaç gündür uğraşıyorum kaltağı eve atıp sikmek için; ama sen bağırırken yüzünü görmek de acayip güzeldi, belki sikmekten bile güzeldi diye gülmekten boğula boğula birşeyler söylüyor zor anlaşılan… O koyverince ben de patlıyorum… birbirimize sarılmış şekilde geberiyoruz gülmekten bi 5dk falan.. tam dozumuz düşerken o benim taklidimi yapıyor, ben Sevinç taklidi yapıyorum ve yine kopuyoruz… Zaten ALi ben içeri girince duymuş sesi, ulan demiş %0,0001 annem-babam olma ihtimali için bu kadar yaklaştığım bi ortamı hayatta bozmam; olması gerektiği gibi Burcu gelmişse de benim kardeşim işi bozmaz, gider mutfaktan sessiz sessiz güzel bi porno seyreder…
Neden sonra sakinleştiğimizde, bacaklarımızın birbirine dolandığını ve Ali’yi gayet sert ve net hissettiğimi fark ediyorum kasıklarımda… Neredeyse 10dk olmuş ama Ali ereksiyonundan hiçbir şey kaybetmemiş halde… kısa bir suskunluk anı oluyor, ben bozuyorum şakayla karışık:
Aslında bir şey demeyebilirdim ama karı hem vermedi hem de en güzel görüntüyü sakladı apış arasına…
– Neymiş en güzel görüntü ki?
…
– ??
….Seninkini göremedim işte ya sıkıştırınca…
– Görme zaten kızım, n’apıcan benimkini…?
Hiiç.. merak ettim sen “büyük” falan deyince…
– E büyük işte ya, hissetmiyor musun zaten şimdi?
Sertliğini hissediyorum da, büyük – küçük anlamıyorum…
– Neyse büyük işte, büyüdü yani epey.. Önemli bişey değil zaten…
farkındayım… bana dokundukça da sertliği devam edecek herhalde bunun…
Bu konuşmayla yeni bir suskunluk geldi… İkimiz de konuşmanın doğal olarak sonraki aşamasına giren olmak istemedik sanırım… Hem x-treamly yasak ve günah bir şey konuşuyoruz; hem de istiyoruz yani, konuşmaktan fazlasını istiyoruz…. Sessizliği bozan yine piç kardeş oluyor:
Ya ben merak ediyorum, göstersene…
– Lan neyini göstereyim, şimdi zaten öyle havada kaldı korkarsın, boşalmam lazım; hep böyle değil…
Ya asıl bu halini merak ediyorum zaten, normalini gördük..
– Ya sen gördüğünde küç…
tamam ya anladık büyüdü artık… göstersene??
– ya bak, öyle yapmayalım da… sen dokun istersen şortun üzerinden…
İkiletmedim tabi… daha Ali noktayı koymadan eşortmanın üzerinden tuttum ilk defa… deminden beri bacağımda kasığımda hissettiğim sertliğe dokunmak bi tuhaf yaptı beni…
İlk izlenimim; kocaman bir başı vardı, sanki ayrı bir organmış gibi (başı yani) gövdesi de sandığımdan daha köşeliydi, ben deodorant gibi yusyuvarlak boru gibi bir şey bekliyordum… yine sandığımdan daha kalındı; hatta artık envai çeşidini görmüş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirm ki zaten o yaş için Ali çok ama çok sağlam bir alete sahipmiş; bu da benim şanssızlığım oldu sonraki yıllar için (du yu no aynştayn?)..
Neyse, fark ettiğim bir detay da yaşayan bir organizmaydı sanki, her hareketime bir tepki veriyordu ve acayip hareketliydi, ne kadar tutsam da aradan kayıyordu ileri geri…
“Hem külot hem şort bişey anlamıyorum dedim” heyecanımı bastırmaya çalışarak; fuarda mal inceleyen müşteriye bakan gözle bana bakan Ali’ye.. Beğenmemi ister gibiydi sanki… hemen şortu indirdi tek harekette ama benim niyetim o değildi aslında, dedim ya iki kardeşin piç olanı hep bendim diye.. şortu indiren Ali savunmasız kaldı ve ben de o ne olduğunu anlamadan külotun arasından elimi içeri kaydırıverdim…. Ya napıyon kzm? demeye kalmadan de ekspedisyona başladım..
Allemyerebbim! Nasıl bir histi o ya? 20 küsur yıl sonra hala aklımda ve parmaklarımın da hafızasında o dokunma duygusu… hiç görmediğim incelikte bir ten, içinde sıcacık bir gövde.. tenle gövde arasında korkunç bir kayganlık… yine de başı sayesinde elimden kayıp gidemiyor, o başın geçeceği bir avuç içi henüz yaratılmamış zira… aşağıda iki tane iç içe geçmiş sabun köpüğü içinde topları, onlara dokunmam çok hoş karşılanmıyor sanki; çok da şeyimde yani, dokunmam ben de Ali’yi mi kırıcam…
Kırmak ne kelime, Ali’ye neler yapıcam bana kalsa da; o gün istediğimi yapmak gibi bugün de istediğim kadar rahat ve uzun yazmak tamamen bana kal-a-mıyor maalesef..
Bunu iki bölüm yapalım; bir yere kaydedemediğim için yazdığımı gönderip belgeyi silmem gerek…
2 B C…